KADINLIK AŞKI
- Nihansu Serter
- 27 Kas
- 3 dakikada okunur
“The love of femininity implies not approaching it by means of a definition or a description, but supposing a knowledge in it.”
Éric Laurent, L’amour de la Féminité, The Love of Femininity
“Kadınlık aşkı,” kadınlığı tanımlarla kapatmaya çalışmak değil; onda bizim tam çözemediğimiz, ama bir şey biliyor diye varsaydığımız bir bilginin varlığını kabul ederek ona yönelmektir.
1. En basit hâliyle: Ne anlatıyor?
“Kadınlık aşkı”, kadın oluşa, kadınların iç dünyasına, kadınlığın taşıdığı o görünmez şifreye duyulan saygılı bir yaklaşımı anlatır.
Bu, “Kadın böyledir, kadınlık şudur” gibi kesin ve kapatan cümlelerin reddidir.
Kadınlığı anlamanın yolu tanım koymak değil; kadınlığın kendi içinde taşıdığı ve bizim bilmediğimiz bir bilginin varlığını hesaba katmaktır.
Kabaca:
Kadınlığı kavramlara hapsetmek değil; onda kavranamayan bir bilgelik olduğunu kabul ederek yaklaşmaktır.
2. Neden tanımlara karşı?
Psikanalitik düşüncede bir şeyi tanımlamak çoğu zaman onu kontrol altına alma, “bildiğim bir nesneye” dönüştürme girişimidir.
Bir kadın hakkında “Kadınlar şöyledir” dediğimiz anda:
onu sınırlandırmış oluruz,
çerçeve içine alırız,
kendi zihinsel haritamızın içine sıkıştırırız.
Oysa Lacan’ın çizgisinde kadınlık, simgesel düzeni taşır;
tam tanımlanamayan, fazlalık taşıyan, dile sığmayan bir artıdır.
(Jouissance’ın fazlalığı gibi.)
Bu yüzden her tanım, kadınlığın taşıdığı radikal farklılığı ıskalar.
3. “Kadınlığın içinde bir bilgi varsaymak” ne demektir?
Buradaki “bilgi”, ansiklopedik bilginin karşılığı değildir.
Bu daha çok:
bedenin bildiği,
bilinçdışının taşıdığı,
dile tam dökülemeyen hazların, kayıpların, arzuların, fazlalıkların
bedensel hakikatidir.
Ve bu noktada Lacancı aşka dair temel cümle devreye girer:
Aşk, sevdiğimiz kişinin—adını tam koyamadığımız—“bizim bilmediğimiz bir şeyi bildiğine” inandığımız anda başlar.
Kadınlık aşkı da aynı yapıya yaslanır:
Kadınlığı tanımlayıp tüketilecek bir kavram değil, bilgi taşıyan bir alan olarak görmeyi gerektirir.
Bu, Lacan’ın bilgi varsayılan özne (“sujet supposé savoir”) fikrinin kadınlıkla kesiştiği noktadır.
4. Kadınlık = Tanımsız ama bilgili bir alan
Bu cümle, Lacan’ın “Kadın diye bir bütün yoktur” (La femme n’existe pas) savıyla doğrudan akrabadır.
Kadınlık, sabit bir öz değildir.
Her kadın, her beden, her hikâye kadınlığı başka bir biçimde ortaya çıkarır.
Bu yüzden kadınlığı sevmek:
onun tanımsızlığını kabullenmek,
içinde eksikliği ve fazlalığı birlikte taşımak,
ve bilgiyi onun alanında konumlandırmaktır.
Bu, “kadını idealize eden erkek bakışı” ile “kadını tanımlayıp evcilleştiren bakış”ın tam karşısında duran üçüncü bir tutumdur.
Burada sevgi, bilgiye sahip olma arzusu değil;
bilginin onda barındığını kabul etme cesaretidir.
5. Klinik ve ilişkisel açıdan: Ne ima ediyor?
Günlük hayatta sık gördüğümüz iki uç vardır:
1) Kadını tamamen tanımlamaya çalışan özne
“Kadınlar şöyledir…”
“Hepsi böyledir…”
Kadını biyolojiye, klişelere, annelik mitine, erotik fantezilere indirger.
Bu, kadınlığın fazlalığını yok eder.
2) Kadınlığı mistik bir sır olarak idealize eden ama gerçekten dinlemeyen özne
“Kadın ruhu çok gizemli…”
Bu defa da kadınlık yüzeysel bir karikatüre dönüşür.
Laurent’in cümlesi, bu iki uç arasında ince bir çizgi önerir:
Ne tamamen tanımlamak, ne de uygun bir mesafe kurmadan yüceltmek.
Kadınlığın içinde bir bilgi alanı olduğunu kabul edip ona kulak vermek.
Klinik bağlamda bu, örneğin şöyle bir dönüşümü gösterir:
“Kadınlar dramatiktir” diye genelleyen bir erkeğin,
“Kadınlıkla karşılaşmam benim kendi yetersizliğime dokunuyor olabilir,”
diyebildiği nokta.
Terapide bu;
kadın danışanın deneyimini “hormon”, “kişilik tipi” gibi indirgemelere sıkıştırmadan,
onda bedenleşmiş bir hakikati varsayarak dinlemeyi gerektirir.
6. Görseldeki karalanmış kırmızı kalbin anlamı
Beyaz fon üzerindeki karışık, düğümlü kırmızı kalp;
romantik bir kalbin düzenli, simetrik formundan çok uzaktadır.
çizgileri üst üste binen,
karmaşık,
çözülmesi zor…
Bu görsel, metnin özünü mükemmel taşır:
Kadınlık aşkı, düzenli bir şema değil;
karmaşık bir çizgidir.
Onu anlamak, çizgiyi düzeltmek değil;
o karmaşanın içinde bir anlam, bir bilgi ve bir hakikat barındığını kabul etmektir.
7. Son: Metnin alt tonunun tek nefeste özeti
Kadınlığı sevmek, onu “kadın budur” diye tanım ve kavramlara hapsetmek değildir.
Kadınlıkta, bizim tüm açıklamalarımızdan taşan; bedenin, bilinçdışının, hazzın ve kaybın sınırında duran bir bilgi olduğunu varsaymaktır.
Bu bilgi bizde değil; onda barınır.
Ve kadınlık aşkı, işte tam bu bilginin önünde durabilme, merak edebilme ve onun radikal farklılığını tanıyabilme cesaretidir.







Yorumlar